‘Bulgar şemsiyesi’ kâbusu! Uyluğundan tüm bedenine yayıldı, siyanürden betermiş

Posted by

Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr – Bulgar göçmen yazar Georgi Markov, BBC World Service’deki işine giderken Waterloo Köprüsü’ndeki bir otobüs durağında bekliyordu. O gün de diğer günler gibi sıradandı. Durakta beklerken sağ uyluğunda bir acı hissetti ve etrafına bakındı. Arkasındaki adamın yere düşen şemsiyesini aldığını gördü. Adam yabancı bir aksanla özür diledi ve aceleyle yolun karşısına geçip taksiye bindi. O andan sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Markov o gece ateşlendi ve hastaneye kaldırıldı. Hastaneye kaldırıldıktan dört gün sonra da öldü. Markov son anlarında durakta yaşananları hatırladı, sahi o durakta neler yaşanmıştı?

ŞÖHRETİ VE PARAYI ELİNİN TERSİYLE İTMESİNİN BİR NEDENİ VARDI

Georgi Markov, 1969 yazında memleketi Bulgaristan’ı terk etmeden önce ülkenin en ünlü yazarlarından biriydi. Okuyucuların ve hatta bazı parti yetkililerinin gözdesiydi. Eserleriyle önemli edebiyat ödülleri aldı ve onun eserleri sinemaya uyarlandı. Oyunları Sofya’daki birçok büyük tiyatroda sahnelendi. O dönemde en popüler Bulgar televizyon dizisi olan ‘At Every Kilometer’ın senaryosunu yazdı. Hem çok başarılı hem de emeklerinin karşılığını alan biriydi. Gümüş renkli bir BMW kullanıyor, yasa dışı yüksek bahisli poker oyunlarına katılıyor, politikacılarla partilere ve lüks akşam yemeklerine gidiyordu. Hatta ülkenin lideri ve fiili diktatörü Todor Jivkov’la da pek yakındı. Ancak onun çok ünlü ve nüfuzlu olması eserlerinin sansür yemediği anlamına gelmiyordu. Hatta yediği tüm sansürleri, “Bize sunulan tatlı hayatın ardındaki amaç tam da buydu, yazmamızı engellemek” cümlesiyle özetliyordu.

Ancak bir gün Markov Bulgaristan’ı terk edip tüm kariyerini, şöhret, para ve ayrıcalıklarını çöpe atma kararı aldı. Ülkesinden ayrılmasının sebebi ise Ağustos 1968’de Prag Baharı’ndan sonra Bulgaristan’da giderek gericileşen politikalara duyduğu hayal kırıklığıydı. Buna ek olarak Sofya’daki genel atmosferin bir sanatçı için kısıtlayıcıydı ve dışarIlarda bir yerlerde onun yeteneğinin çok daha kıymet göreceğini düşünüyordu. Sonunda Bulgaristan’dan kaçıp İngiltere’ye sığındı. Doğup büyüdüğü Bulgaristan’ın da içinde bulunduğu Doğu Bloğu ülkelerine yönelik provakatif yayınlar yapmaya başlayan Markov, BBC ve başka gazetelerde çalışıyordu.

BACAĞINA BİR ŞEMSİYE DEĞDİ, OLANLAR OLDU

Markov, 7 Eylül 1978 günü Waterloo Köprüsü’nde BBC binasına gitmek için bekliyordu. Ayakta bekleyen yazar, bir anda uyluk kemiğinde bir ağrı hissetti ancak bunu pek önemsemedi. Hafifçe arkasına döndü ve hemen dibinde duran bir adamın elindeki şemsiyesini yere düşürdüğünü gördü. Şemsiyeli adam farklı bir aksanla kendisinden özür diledi ve hızlıca karşı caddede duran bir taksiye binerek oradan uzaklaştı. Bakıldığında hayatın akışına uyan ve oldukça olağan bir durumdu. Fakat kim bilebilirdi ki basit bir şemsiyenin bir silah, arkasındaki adamın da onun celladı olduğunu.

Markov otobüse biner binmez sağ bacağında yoğun bir acı ve kanama fark etti. İş yerine gidip arkadaşlarına bu durumu anlattığında onlar da çok şaşırdılar, o gece Markov ateşler içinde kaldı. 24 saat içinde hastaneye kaldırıldı ve dört gün yaşam mücadelesi vermesine rağmen kurtarılamadı. Eşinin yaptığı açıklamalara göre Markov, son anlarında durakta yaşadığı o olayı anlatıyordu. Ateşlenme sonucu hastaneye kaldırılan Markovu inceleyen doktorların yaptığı incelemelerden sonra Markov’un doğal yollarla deği,l tüfek saçmasına benzeyen bir cismin vücuduna isabet etmesi sonucu öldüğü tespit edildi. Bulgar yazar ve gazeteci Georgi Markov’un, Bulgaristan istihbarat servislerinin gizli bir ajanı tarafından 1,52 milimetrelik zehirli bir saçmayla sağ bacağından vurularak öldürüldüğü çok güçlü bir tezdi. Markov bir süredir ülkesine karşı yürüttüğü faaliyetler ve söylemleri nedeniyle birilerinin dikkatini çektiğini ve başının belada olduğunun farkındaydı.

Markov’un başına gelenlere benzer bir olay bir başka muhalif gazeteci Vladimir Kostov’un da başına geldiğinden bunun bir suikast olduğu ve şemsiyenin de bir silah olduğu kısa sürede anlaşıldı.

4 GÜN İÇİNDE HAYATA GÖZLERİNİ YUMDU

Saçma, ajanın elindeki şemsiyenin içine bir düzenek halinde yerleştirilmişti. Markov’u öldüren silaha ‘Bulgar şemsiyesi’ deniyordu. Bu silahın her bir detayı zekice tasarlanmıştı. Şemsiyenin içine yerleştirilen havalı tüfek mekanizmasıyla çalışıyordu. Hint yağı bitkisinin tohumlarından elde edilen ve 1 gramı siyanürden beş bin kat daha zehirli olan bir damla risin içeren 1,52 mm çapındaki bir kapsülün şemsiyenin uç kısmından kurbanın vücuduna isabet edecek şekilde tasarlanmıştı. Kurbanın vücuduna giren kapsül kısa sürede kana karışıp iç organlara zarar vererek organ yetmezliği nedenine bağlı olarak öldürüyordu.

BBC ve diğer medya kuruluşlarında gazetecilik yapan Markov, 1978 yılının ortalarında ABD tarafından finanse edilen Radio Free Europe için yazmayı bırakmazsa idam edileceğini söyleyen bir telefon almıştı. Münih ve Sardunya’da daha önce iki suikast girişimi daha olmuştu. Ancak üçüncü girişim başarılı olmuştu.

Georgi Markov’u öldüren risin dolu saçmanın detaylı fotoğrafı

Markov suikastı ile dönemin en kötü şöhretlilerinden biri haline geldi, basının ‘şemsiye cinayeti’ adını verdiği James Bond tarzı bir operasyondu bu. Tüm dünyada manşetlere çıktı ve aylarca haberlerde yer aldı. Araştırmacılar ve gazeteciler, suçun gizemini çözmek için hararetle çalışmaya başladılar. Markov ne için cezalandırılmıştı? Başlarda sessiz kalan Bulgar yetkililer, 1989’da Tidor Jivkov’un komünist hükümetinin düşmesinden kısa bir süre sonra Markov’un öldürülmesiyle ilgili bir soruşturma başlattı.

Eski Sovyet KGB görevlileri Oleg Kalugin ve Oleg Gordievsky, KGB’nin Markov cinayetine karıştığını ayrı ayrı iddia ettiler ve hatta suikastlar gerçekleştirmek için kullanılan şemsiyelere risin dolu saçmaların nasıl yüklendiğini bile anlattı. Cinayet silahı hiçbir zaman bulunamamış olsa da, 7 Eylül 1978’de ölümcül saçmanın atıldığına inanılan zehirli şemsiye hakkında çok şey söylendi. Bulgar diktatör Todor Jivkov rejimi 1989’da çöktükten sonra, İçişleri Bakanlığı’nda bir yığın ‘özel’ şemsiye bulunduğu bildirildi. Ancak bir türlü şemsiyeyi bulamayan yetkililer belki de cinayetin bir kalemle işlendiğini, zehrin kalemin içinden vücuduna enjekte edildiğini ve şemsiyenin yalnızda dikkat dağıtmak amacıyla kullanılmış bir araç olabileceğini düşündüler. Olayı yakından takip eden araştırmacılar bir şüpheliyi tespit edemediği, suçlayamadığı veya tutuklayamadığı için dosya 2013’te kapatıldı.

FAİLİ TÜM ÇABALARA RAĞMEN BULUNAMADI

Ancak 2023 tarihli bir Danimarka TV belgeseli, Georgi Markov’un ölümündeki baş şüpheli hakkında daha da fazla soru gündeme getirdi. Tüm oklar kod adı ‘Ajan Piccadilly’ olarak bilinen Bulgar istihbarat görevlisi Francesco Gullino’yu işaret ediyordu. Scotland Yard onu baş şüpheli olarak işaret etmişti ancak Gullino çoktan ölmüştü ve dahası 2021 yılındaki ölümüne kadar dışarda serbestçe dolaşmıştı. ‘The Umbrella Murder’ isimli belgeselin yönetmeni Ulrik Skotte, The Guardian’a, “Gullino, sızma konusunda ustaydı. Her türlü ortama girebilir ve istediği kişi olabilirdi. Etrafındaki insanlar ölüyor ve o bir gölge gibi, sadece hayatına devam ediyor” dedi. Belgeselde baş şüpheli olarak görülen Gullino’nun Bulgar arşivlerindeki dosyası, eğitimini ve görevlerini ayrıntılarıyla anlatıyordu ancak Markov cinayetiyle ilgili çok fazla eksik bilgi vardı.

Markov’un faili olduğu iddia edilen Francesco Gullino

Gullino’nun hakkında Bulgaristan arşivlerinde çok fazla bilgi vardı ancak dosyada bir eksik vardı. Markov suikastının yaşandığı günlerde Gullino’nun nerede olduğuna dair hiçbir bilgi yoktu. Gullino’nun Markov’u öldürmüş olabileceği ihtimali ilk olarak 1993 yılında İngiliz makamların dikkatini çekmiş olsa da dosyadaki eksikler sonuca ulaşmaya izin vermiyordu. Dolayısıyla Gullino’nun şemsiyeli adam olduğunu kesin bir biçimde kanıtlamak mümkün değildi. Ancak Gullino’nun suikasti gerçekleştiren kişi olabilme ihtimali boş bir fikir değildi. Gullino’nun Markov’un ölümüyle bağlantılı olduğuna işaret eden çok sayıda ihtimal vardı. Onun için düzenlenmiş sahte pasaportlarından birindeki mühürler, Gullino’nun Markov ölmeden birkaç hafta önce Londra’da olduğunu gösteriyordu. Dahası Londra’ya gitmeden kısa süre önce bir özel eğitim aldığı da onunla ilgili radara takılan bilgiler arasındaydı. Son olarak Markov öldükten kısa bir süre sonra Gullino’ya önemli bir başarı ödülü verilmiş olması da dikkatlerden kaçmamıştı. İngiliz makamları 2023 yılındaki belgeselden uzun yıllar önce Gullino’yu mercek altına almış, soruşturmayla ilgili istihbarat, Bulgaristan’dan gitmişti. Scotland Yard’dan bir ekip ve Danimarkalı mevkidaşları -Gullino Londra’dan onra Kopenhag’a geçtiği için-, Gullino’yu Kopenhag’da sorgulamış ancak eldeki kanıtlara rağmen bir tutuklama yapılamamıştı.

Georgi Markov 49 yaşında hayata gözlerini yumdu. Ölüm nedeni olarak risin, suç aleti olarak da ‘bulgar şemsiyesi’ gösterildi. Ölümünü yakından inceleyenler failin Francesco Gullino olduğunu düşünseler de uzun yıllar boyunca kimse bunu kanıtlayamadı. Onun ölümü ise ‘Bulgar şemsiyesi’ denilince akıllara gelene ilk olay olarak tarihin tozlu raflarında yerini aldı

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir